Hac Nedir

Nasıl Yapılır

Hac Nedir Nasıl Yapılır

HAC NEDİR?
Hac, dilleri, renkleri ve kültürleri farklı olan milyonlarca insanın biraraya geldiği, Allah katında siyahın beyazdan, Arap'ın Acemden, Türk'ün Kürt'ten, üstünlüğü olmadığını gösteren tek ibadettir. İbadet aşkıyla kutsal topraklara doğru çıkılan bu yolculuk, kişiye hayatını yeniden gözden geçirme fırsatı verir. Peygamberler'in ışığıyla aydınlanan iklimi hissetmek, İslam'ın doğduğu ve yayıldığı toprakları görmek ve insanın kendisini düzene sokma imkânı sunar. Hac, inananlar için en üst noktadır. Haccını hakkıyla yerine getiren kişinin yeri, Allah Rasulü’nün ifadesiyle ‘cennet’tir. Allah’ın beytinden kendi evine dönen hacı artık başka biridir. Hac, günahlarına tövbe eden, hatalarını gözden geçiren, hayatının muhasebesini yapan ve ömründe tertemiz bir sayfa açan hacı için yeni bir başlangıçtır.

 HAC NASIL YAPILIR:
Haccın ilk adımı ihramdır. İhrama girmek ile yapılması normal olan bir çok davranış yasaklanmış olur. İhram tüm ayrıcalıkların, üstünlüklerin, makam, mevki gibi imtiyazların geride bırakıldığı ve her insanın eşit olarak Allah'ın huzuruna çıkıldığını temsil eder. İhram dikişsiz ve iki parça kumaştır. Öldükten sonra giyilen kefeni temsil ettiği için ölmeden önce Allah'ın huzuruna çıkmaktır. Hala fırsat varken Allah'a yönelmeyi, dünyadan sıyrılmış bir şekilde yalınayak dikişsiz iki parça kumaşla nefsi öldürmeyi temsil eder. Haccın başlangıcını Mekke'de yapacak olanlar ihrama havalimanında girerlerken Medine'ye gidecek olanlar daha sonra girerler. İhrama girildiği andan itibaren kavga, dövüş, tartışma yasaktır. Hiç bir varlığa zarar verilmez. Saç telleri, tırnaklar dahil bedenin hiç bir yerine müdahale edilemez.

İhramdan sonra ilk durağı Mekke olanlar Kâbe' ye girdiklerinde anda niyet ederek telbiyeye başlarlar. Telbiye "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk..." diye başlayan Allah'a sesleniş ve duadır. "Buyur Allajh'ım buyur. Buyur ki Senin ortağın yok, emrine âmâdeyim buyur" demektir. Mescid-i Haram yeryüzünün ilk mescididir. Adem aleyhisselam'ın inşasına başladığı Kabe ilk insanın yaptığı bir mescidtir. Daha sonra Allah'ın emri ile Hz. İbrahim Adem aleyhisselam'ın yaptığı Kâbe'nin temellerini bularak aynı temeller üzerine belirli bir yüksekliğe ulaştırarak inşa etmiştir. Daha sonraları Hz. Muhammet (S.A.V.) tarafından restore edilmiştir. Son olarak 1629 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından Kâbe'nin sel felaketinde zarar görmesinden dolayı aslına bağlı kalınarak bugünkü Kâbe haline gelmiştir. Burada kılınan namaz diğer namazlardan yüzbin kat daha faziletlidir.

 

 Kâbe'nin bulunduğu Mescid-i Haram'a ayağını basan hacı adayı telbiye ile ilk tavafını yapmaya başlar. Hacerülesved taşından başlanarak Kâbe'nin etrafında yedi defa dönmektir. Her tura şavt denir. Yedi şavt bir tavaftır. Hacerülesved hizasına gelindiğinde tavaf için niyet edilir. Eller, içleri Kâbe’ye bakacak şekilde kaldırılıp selamlanır. Sonra Kâbe sola alınarak tavafa başlanır. Tavafın, ‘hatim’in dışından yapılması gerekir. Tavaf esnasında dua edilir, tekbir getirilir. Kur’an okunabilir. Tekrar Hacerülesved köşesine varılınca ilk şavt tamamlanmış olur. Diğer şavtlar da aynı şekilde yapılır. Sonra Harem-i Şerif’in uygun bir yerinde iki rekât tavaf namazı kılınır. Namazdan sonra dua edilir ve zemzem içilir. Hacerülesved tekrar selamlanır ve say yapmak üzere Safa tepesine gidilir.

Say telaştır. Belirli bir hedefe ulaşmak için kişinin var gücünü harcamasıdır. Hz. Hacer’in kucağındaki bebeği Hz. İsmail için su ararken iki tepe arasında koşması hatırasına dayanır. Onun sayını kabul eden Allah, tüm müminlere onu örnek göstermiş ve taklit ettirmiştir. Kâbe’nin doğu tarafındaki Safa tepesinden başlayarak Merve’ye kadar olan 400 metre uzunluğundaki yolu 7 kere yürümedir. Safa’dan dört gidiş, Merve’den üç dönüş yapılır. Her bir gidişe şavt denir. Say esnasında herkes içinden geldiği şekilde dua eder. Yeşil ışıklı direklerin arasında, erkekler koşar adımlarla yürür. Merve’ye varınca bir şavt tamamlanmış olur. Diğerleri de aynı şekilde yapılır. Yedinci şavt tamamlandıktan sonra Merve’de Kâbe’ye dönülerek dua edilir. Ardından zemzemin başına gidilerek kana kana içilir. Hz. Hacer’in su bulma sevinci paylaşılır. Bundan sonra erkekler saçlarının en az dörtte birini, hanımlar ise bir boğumunu keserek ihramdan çıkar. Umre artık bitmiştir. Arefe gününe kadar günlük kıyafetler giyilir.

 Arefe yani zilhiccenin dokuzuncu günü hac başlar. Yeniden ihrama girilir ve Arafat ovasına sefere çıkılır. Arafat, mahşerin provasıdır. Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar, haccın en önemli farzı olan Arafat vakfesi için toplanır ve güneş batıncaya kadar burada ibadet eder. Arafat’ta öğle ve ikindi namazları birleştirilerek kılındıktan sonra ayağa kalkılarak kıbleye karşı dönülür. Tövbe ve dua edilir. Vakfe, duruş demektir. Herkesin kendi duruşunu kontrol etmesidir. Yani nerede, neye karşı, imanın mı yoksa şeytanın mı tarafında durulduğunun hesabının yapıldığı yerdir. Sevgili Peygamberimiz, “Hac Arafat’tır ve Arafat’ın her tarafı vakfe yeridir.” buyurmuştur. Duaların en hayırlısı burada yapılır. Arafat, her renk ve kültürden müminlerin Allah'a kulluktan yana tavır koyduğu toplanma yeridir. 14 kilometrekarelik bu sahanın batısında Hz. Peygamber’in Veda Haccında konakladığı yere yapılan Nemire Mescidi, doğusunda ise Rahmet Tepesi vardır. Cebrail Aleyhisselam Hz. İbrahim’e haccın nasıl yapılacağını burada öğretmiştir. Güneşin batmasıyla birlikte Arafat’tan Müzdelife’ye doğru hareket başlar. 

Arafat’tan sonra ikinci kez kıyama durulacak yer Müzdelife'dir. Şeytan taşlama yeri Mina ile Arafat arasında bulunan 12 kilometrelik alandır. Bayram gecesi burada geçirilir. Yatsı vakti girdikten sonra akşam ve yatsı namazı birleştirilerek kılınır. Selamdan sonra teşrik tekbiri getirilmeye başlanır. Vakfe yapılacak zamana kadar ibadetle meşgul olunur. Bayramın ilk günü şeytan taşlamada kullanılacak nohuttan büyük, fındıktan küçük 7 taş buradan toplanır. Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günü de küçük, orta ve büyük şeytana atılacak toplam 63 taşı da yine buradan temin etmek sünnettir. Arafat’tan gelip geceyi burada geçiren ve iman kuşanan müminler, Müzdelife vakfesini yaptıktan sonra sabahın ilk ışıklarıyla Mina’ya yönelir.

Zilhiccenin onuncu yani Kurban Bayramı günü en uzun ve son vakfe için insan seli halinde Mina’ya gelinir. Mina, Müzdelife ile Mekke arasında kalan geniş bölgeye verilen addır. Cemerat ismiyle bilinen şeytan taşlama yerleri, hac kurbanlarının kesildiği mezbahaneler ve sevgili Peygamberimiz’in Mina günlerini geçirdiği mekâna yapılan Mescidü’l Hayf buradadır. Haccın vaciplerinden olan ve üç gün devam eden şeytan taşlama burada yerine getirilir. Yol boyunca telbiye ve tekbirlere devam edilerek Mina’da kalınacak çadırlara gelinir. Daha sonra izdihamın olmadığı uygun bir zamanda büyük şeytanı (Akabe Cemresi) taşlamak üzere cemarat mahalline gidilir.

Şeytan taşlama, kötülükleri, haksızlıkları, zulmü ve zorbalığı protestodur. Mina’da baş şeytan İblis ve yönetimindeki küçük ve orta şeytanın sembollerini taşlamak, Hz. Âdem ve Hz. İbrahim’in izlerini taşır. Bayramın birinci günü büyük şeytana 7, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri ise her üç şeytana yedişerden 21’er taş atılır. Taşlama küçükten büyüğe doğru yapılır. Ancak, Mina’da kalınmadığı takdirde dördüncü günü taş atılması gerekmez. Hac ibadetinin sonuna yaklaşan hacı, bu hareketiyle şeytana, onun yoluna uyanlara tepkisini göstermiş ve kendisinin de asla şeytana uymayacağını ortaya koymuş olur.

Kurban, hac vazifesini yerine getirebilme sevinciyle Allah’a teşekkür etmedir. Hac kurbanı, Harem sınırları içerisinde, bayramın birinci günü tan yerinin ağarmasından itibaren kesilir. Bayramın üçüncü günü güneşin batmasıyla son bulur. Artık tıraş olup ihramdan çıkma vaktidir. Erkekler saçlarını dipten kazıtır veya kısaltır, kadınlar ise saçlarının ucundan bir miktar keser. Böylece hac ihramından çıkışın ilk aşaması gerçekleşir. Kur’an’ın kelimelerle ifade ettiği mesajı hareketler anlatan hac ibadetini yerine getiren hacı en son bayramın birinci günü bitmeden ziyaret tavafını ve sayını yapar. Ayrılığın hüznü içinde Kâbe’ye veda eder. Ve kutsal yolculuğun sonunda ‘hacı’ unvanını alır. Hz. Peygamber’in ifadesiyle artık o annesinden doğmuş gibidir.